VERGİDE İHBAR İKRAMİYESİ
MEHMET ÜLKÜM
SMMM
I - GİRİŞ
İhbarın hukukta haber verme, bildirimde bulunma gibi anlamları varsa da, konumuz açısından ihbarı, bir kimsenin suçlu sandığı ya da suçluluğuna inandığı birisini ilgili makama gizlice yazılı veya sözlü olarak bildirmesi şeklinde tanımlayabiliriz. Bu ihbarlar bazen bir husumetin tezahürü şeklinde, bazen de bir menfaat amaçlı olabilmektedir.
Her ne kadar bir suçun, kanun dışındaki bir işlem veya eylemin ilgili makama bildirilmesi bir vatandaşlık ödevi olsa da, kültürümüzde bir suçu veya kanunun suç saydığı bir olguyu ilgili makama ihbar eden kişiye iyi gözle bakılmaz.
Toplumun bu bakış açısını düşünen kanun koyucu, kamu düzenine karşı işlenen ve kanunen suç sayılan eylem ve işlemleri ilgili makamlara bildirmeyi teşvik amacı ile, 31.12.1931 tarihli "Menkul ve Gayrimenkul Emval ile Bunların İntifa Haklarının ve Daimi Vergilerin Mektumlarını Haber Verenlere Verilecek İkramiye Hakkında" 1905 sayılı kanunu yürürlüğe koymuştur. Kanunun vergi ile ilgili 6. maddesi hükmü şöyledir:
Madde 6 - Bina, arazi ve arsalardan tahrir harici kalanlar ile kazanç, hayvanlar, veraset ve intikal, muamele, dahili istihlak ve damga gibi daimi vergilerden yanlış beyanname vermek veya çift defter tutmak veya sair suretlerle ketmedilmiş olanları haber verenlere tahakkuk edecek vergi ve misil cezaları mecmuu üzerinden aşağıdaki nispetler dahilinde ikramiye verilir:
500 liraya kadar yüzde 15
5000 liraya kadar, 500 liradan yukarı olan kısım için " 30
15000 liraya kadar, 5000 liradan yukarı olan kısım için " 20
15000 liradan yukarı olan kısım için " 10
Bu nispetlere göre hesap olunacak ikramiyenin üçte biri verginin kati surette tahakkukunda ve üçte ikisi verginin tahsili akabinde verilir.
Muhbirleri mevcut olupta tahakkuk muamelesi henüz intaç edilmemiş olan bu kabil mektumların muhbirlerine dahi işbu maddenin hükümlerine göre ikramiye verilir.
Bilumum malmemurları ile tahrir ve tahmin heyetleri mensuplarına ve tahakkuk muamelesinde vazifedar olanlara ikramiye verilmez.
Ülkemizde vergi kaçaklılığı konusunda yapılan ihbarlar genel olarak ilgili vergi kanununa göre tarh edilecek vergi ve vergi cezası sonucunda vergi idaresinden bu kanuna göre alınacak ihbar ikramiyesi amaçlı olmaktadır.
Maliye Bakanlığı, kanunun yürürlüğe girdiği 83 yıldan bu yana, yayımladığı tebliğler, iç genelgeler, genel yazılar ve muktezalarla uygulamaya yön vermiştir.
II - İKRAMİYENİN KONUSUNA GİREN VERGİ VE CEZALAR:
Uzun yıllar içerisinde ekonomik gelişmeler ve toplumun değişen ihtiyaçları karşısında bir çok vergi kanunları yürürlükten kaldırılmış, yeni vergi kanunları ile yeni vergiler getirilmiştir. O nedenle, günümüzde uygulanmakta olan vergilere göre bir uyarlama ve tanımlamaya ihtiyaç vardır.
Kanununun 6. maddesine göre, öncelikle ihbar ikramiyesine konu edilecek vergi, sürekli vergilerden olmalıdır. Sürekli vergilerden kasıt, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın dönemsel olarak tekrarlanmasıdır ve sürdürülüyor olmasıdır. Günümüzde Gelir, Kurumlar ve Katma Değer Vergileri örnek olarak gösterilebilir. Buna karşılık söz gelimi Veraset ve İntikal Vergisi dönemsel olarak tekrarlanan daimi vergilerden değildir.
Kanun, ihbar ikramiyesinin konusunu sürekli vergiler ile bu vergilere bağlı olarak kesilecek cezalarla sınırlamıştır. Bu vergiler üzerinden hesaplanacak gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'iler ihbar ikramiyesinin konusuna girmemektedir. Ayrıca, usulsüzlük, özel usulsüzlük gibi bir vergi aslına bağlı olmadan kesilen cezalar da ihbar ikramiyesinin konusu dışındadır. Süreklilik arz etmeyeceği için bazı zamanlarda özellikle doğal afetler sırasında olduğu gibi bir defa alınmak üzere çıkartılan vergilerde kanaatimizce ihbar ikramiyesinin konusuna girmeyecektir.
III - İHBARIN KONUSUNDA VE İHBAR EDENDE ARANAN KOŞULLAR:
Öncelikle ihbar edilen kişi ve kurumla ilgili olarak yapılan ihbar somut olmalıdır. Vergi ziyaına neden olunan bir olayı delilleriyle göstermelidir. Bir kişi veya kurum vergi kaçırıyor gibi genel ve soyut bir ihbar, vergi ikramiyesinin konusunu oluşturmaz. Esasen, bu tür ihbarlar yetkili makamca çoğu kez dikkate alınmaz. Ayrıca, ihbarcı yazılı olarak yaptığı ihbarlar sırasında kimliğini ilgili makama açık olarak bildirmelidir. Sözlü olarak yapılan ve tutanağa geçirilen ihbarda ise kimlik tespiti yapılmalıdır. Her iki halde de ihbarcı tarafından ihbarı kanıtlayan belgeler ve deliller de ilgili makama verilmelidir. İhbarcı, vergi incelemesi devam ederken inceleme elemanları tarafından istenilen varsa ilave belgeler ile sözlü bilgileri vermelidir. Bütün bu belge ve bilgilere dayalı olarak üzerinden vergi tarh edilecek bir vergi matrahı tespit edilmelidir ki, ihbarcıya ikramiye ödenebilsin
Muhbir, yazılı veya tutanağa geçirilen sözlü yaptığı ihbarda ihbar ikramiyesi istediğini de açıkça belirtmelidir.
Şayet ihbarcı ismini gizlemiş ise, yapılan vergi incelemesi tamamlanmadan önce kimliğini yetkililere bildirmesi gerekir. Bu durumda, ihbarın kendisi tarafından yapıldığını da kabul edilebilir bilgi ve belgelerle ispat külfeti vardır. Vergi incelemesi tamamlandıktan sonra böyle bir iddianın kabulü olası değildir. İhbarından vazgeçen ihbarcıya, vergi incelemesi sonucunda bir vergi ve ceza tarhiyatı yapılmış olsa da ikramiye ödemesi yapılamaz.
Bazen, bir kurumda çalışan, hatta kurumun ortaklarından birisi tarafından da tüzel kişinin ihbar edildiği görülmektedir. Hatta, bu tip ihbarlar kan ve sıhri hısımlar arasında da olabilmektedir. Bu tip yakınlık ilişkilerinin hiç önemi yoktur. Şayet bu ihbar sonucunda ikmalen , re'sen ve idarece bir vergi ve caza tarh edilirse uygulamada ihbarcıya ikramiye ödenmektedir.
Öte yandan, kanunun 6. maddesine göre ve bu maddeyle ilgili olarak Maliye Bakanlığınca uygulamaya yön veren tebliğler, iç genelgeler, yorumlar ve yargı kararlarına göre; vergi işlerinde görevli her kademedeki memur ve amirlere, vergiyle ilgili komisyonlarda görevli memurlara, vergi inceleme elemanlarına, vergi mahkemelerinde görev yapanlara, vergi işlerinde görevli bilirkişilere, mali müşavirlere, yaptıkları ihbarlar doğru çıksa bile ikramiye ödenmemektedir.
IV - İKRAMİYE ÖDENMESİ VE HESABI:
İhbar ikramiyesinin ödenebilmesi için öncelikle incelemeyi yapan inceleme elemanı tarafından bir "İhbar İkramiyesi Raporu" düzenlenmesi gerekir. Bu raporda, inceleme sonucunda bulunan vergi ve ceza tarhına konu vergi matrahının tamamen ihbar edenin bildirdiği hususlarla ilgili mi, yoksa bir kısmının mı ilgili olduğu tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklanmalıdır. Bulunan matrah farkının bir kısmı ihbarcının ihbar ettiği hususlara tekabül ediyorsa bunun genel matrah ve vergi içindeki oranı belirtilmelidir. Zira, ihbar ikramiyesinin bu orana göre ödenmesi gerekmektedir.
Örnek vermek gerekirse: Bir muhbirin yaptığı ihbar üzerine yapılan vergi incelemesi sonucunda, 400.000,00 lira vergi matrahı tespit edildiğini, bunun 300.000,00 lirasının muhbirin bildirdiği hususlarla ilgili 100.000,00 lirasının da inceleme sırasında inceleme elemanı tarafından ayrıca tespit edildiğini var sayarsak, bulunan matrah farkının % 75'i ihbarcının ihbar ettiği hususlarla ilgili olduğundan şartlar oluşursa ihbar ikramiyesi; tespit edilen toplam matrah farkı (400.000,00) üzerinden tarh edilecek vergi ve ceza toplamının % 75' i üzerinden hesaplanacaktır.
Yukarıda tam metni yer alan 1905 Sayılı Kanunun açık hükmünden de anlaşılacağı gibi muhbire, tarh edilen vergi ve cezanın 1/3'ü tahakkukunda, 2/3' ü de tahsilinden sonra ödenecektir.
Bu noktada tahakkuk işlemi üzerinde kısaca durmak gerekecektir. İkmalen , re'sen veya idarece tarh edilen vergi ve cezalara ilişkin ihbarnamenin mükellefe tebliğinden sonra herhangi bir kanun yoluna başvurulmamış ise kanunda belirlenen sürelerin bitmesinden sonra, yargı yoluna başvurulmuş ise yargı yolunun tüketilip yani kesinleştiği tarihten sonra, uzlaşma yoluna gidilmiş ve uzlaşılmış ise uzlaşma tutanağının imza tarihinden sonra veya Vergi Usul Kanununa göre cezada indirim talep edilmiş ise bu tarihten sora, mevzuatta belirlenen süre ve idari işlemlerden sonra tahakkuk işlemi yapılmaktadır. Yani, tarhiyatın kesinleşmesi ve üzerinden ihbar ikramiyesi hesaplanacak nihai vergi ve ceza kesin miktarının belirlenmesi gerekmektedir.
Tahsilattan kasıt ise, kesinleşerek tahakkuk eden kamu alacağına karşılık, kamu borçlusu vergi mükellefi tarafından rızaen veya 6183 Sayılı Kanun gereğince cebren yapılan tahsilatı anlamak gerekecektir. Başka bir ifade ile alınması gereken kamu alacağının devletin kasasına girmesidir.
İkramiyenin hesabında kanun koyucu müterakki bir yöntem belirlemiştir. Yöntem izaha ve örnek vermeye ihtiyaç göstermeyecek kadar açıktır.
Maliye Bakanlığı ikramiyelerin ödenmesinde kılı kırk yarmakta ince eleyip sık dokumaktadır. Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 12. maddesine göre, 1.10.1991 tarh ve 21021 sayılı resmi gazetede yayımlanan "1905 sayılı kanuna göre ihbar sonucunun tespiti ve ikramiye hesap cetveli çizelgesi" düzenlenmesinden sonra Bakanlık ve Vergi Dairesi arasındaki yazışmalar günler hatta aylarca sürmektedir. Bazen daha çok uzun süreleri de almaktadır.
Öte yandan, Maliye Bakanlığının 14.07.1972 tarihli resmi gazetede yayımlanan 105 sıra sayılı Gelir Vergi Genel Tebliğinde, alınan ihbar ikramiyeleri Gelir Vergisi Kanunun 2. maddesinde sayılan gelir unsurları arasında bulunmadığından gelir vergisinin kapsamına girmediği belirtilmiştir. Ancak, ivazsız bir intikal olduğu gerekçesi ile Veraset ve İntikal vergisine tabi olduğu görüşüne yer verilmiştir.
Copyright © 2012 All Rights Reserved. Oğuz-Özay Tanıtım | Advertising